21 Ağustos 2007 Salı

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİNDE NÜKTE



Bilindiği gibi Cumhuriyet’in ilanı, siyasi ve sosyal hayatımızda kesin bir değişiklik ortaya koymuştur. Milletlerin hayatında, yaşananlardan ayrı düşünülemeyecek olan edebiyat da bundan nasibini almıştır. Hatta çoğu zaman yaşanan toplumsal değişiklikler de edebiyatla desteklenmiş, yaşananlara göre edebiyat kendine ait bir ses ve söz bütünlüğüne bürünmüştür. Şiir de, yaşananlardan bağımsız kalmamış, yaşanan sosyal ve siyasi olaylara öncülük etmiştir. Şerif Aktaş’a göre:
‘Cumhuriyet ilan edildiğinde kendi içinde tabi olarak ayıklanmış estetik kıymeti haiz, sade ve her türlü ruh halini ifade edebilecek bir edebi dil, kendi içinde olgunlaşmıştır. Türkçe bir medeniyet dairesinin getirdiği zevk, anlayış ve kültür birikimiyle, Cumhuriyeti ilan eden ‘yeni insan’ ın his ve düşüncelerini şiir planında ifade edebilecek ses durumuna yükselmiştir.’1.
Bu yeni ses ve söz birliği, Cumhuriyet’in ilanıyla, şiir dünyamızda bir çok değişiklik meydana getirmiştir. Türk şiir zevki, farklı şekillerde kendini ifade imkanı bulmuştur. Bu değişimin olması tabîdir. İnsanın yeni zevk ile birlikte arayışlara düşmesi ile farklı şiir gayretlerinin doğması kaçınılmaz bir haldir.
Şiirde temalar, söyleyiş tarzı, ifade edilen problemler değişmiş, Saf Şiir gayreti, Yeni Lisan hareketi, Memleketçi edebiyat, Toplumcu Gerçekçiler gibi edebiyat faaliyetleri de Türkçe’ye mahsus bir şiir dili ortaya koyma gayreti içerisine girmiştir. Bu hareketlerden üzerinde kısmen duracağımız hareket, Garip şiiridir. Çünkü Garip şiiri ile bir takım değişiklikler meydana gelmiştir.
‘ 1938’li yıllar Atatürk’ün ölümünün ardından, Türk edebiyatındaki devrimci, destancı hava coşkusunu kaybeder. Memleket şiirinin hızı kesilir. Şiirin tekrara düşmesi bir bıkkınlık yaratır. Yaklaşan büyük savaşın genç şairlerde oluşturduğu karamsarlık ve boşluk duygusu, şiirin akışını başka bir yöne doğru çevirir’2.
Garip Şiiri dediğimiz bu hareketin Türk şiiri için önemli bir yeri vardır. Şiirdeki bu değişim ve dönüşüm noktasının temelinde, şiiri tabileştirmek ve basitleştirmek gayesi yatar. Öyle ki, Garip şiiriyle insanlar, alışılmış şeylerden şüphe duymaya başlamıştır.
Bunun yanında ‘Garip hareketinin, Türk şiirine kazandırdığı tenkidî yaklaşım ve nükte mantığı, kendinden sonraki şiir anlayışlarının zeminini hazırlamada önemli rol oynamıştır. Şiirin salt lirizm olmadığı gerçeği de, Garip şiiriyle daha iyi anlaşılmıştır.’ 3.
Şiirin bütün kurallarını yıkma, insanın her zaman ki durumunu farklı şekilde sunma, nüktenin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Nükteye şiirlerinde en çok başvuran şairlerden birisi, Orhan Veli olmuştur. Orhan Veli, özellikle düşünce yüklü ve insanlığın genelini ilgilendiren durumlarda nükteye başvurur.
Öyleyse nüktenin ne olduğuna ve bir toplumda neden ortaya çıktığına değinmemiz yerinde olacaktır.
‘Nükte, iyi düşünülmüş, ince örtülü mana taşıyan yarı şaka, yarı ciddi sözdür, hedefi değil neticesi gülme olan bir iştir. Sözün asıl anlamını dışında kullanılmasıyla oluşan mürsel, mecaz, kinaye, tariz, arifane tecahül, istihza, cinas gibi ifade sanatlarını taşır. Bu yüzden dinleyenlerde yüksek bir anlayış gücü ister.


1. Aktaş, Şerif; ‘1920 ve 1940 Türk Şiiri ve Antolojisi’, Akçağ Yayınları, Ankara, 2003, s. 14.
2. http://t.c.diyanetisleri.gov.tr.
3.http://giyaytas@gazi.edu.tr.


Nükte, daha çok yol gösterip, istihza ile ağız payı veren bir cezalandırmadır ve zekaya hitap edecek tarzda tertiplenmiştir. Toplumun idrakine, kültürün bir değerini, normunu hatırlatma fonksiyonu taşır. En az iki kişinin olduğu bir yerde anlatılır. Her milletin de espri denilen nükte anlayışı, kendi tefekkür nizamının ve dil imkanlarının sonucudur.’ 4
Peki her toplumda bir ihtiyacı karşılayan nükte, bizim edebiyat dünyamızda nasıl algılanmıştır? Şairler, şiirlerinde neden böyle bir duruma ihtiyaç duyarlar? Nükte bir gelenek midir? Hangi durumlarda kullanılmış? Neden kullanılmış? Ya da okuyucular, içerisinde nükte olan şiirleri, hoşça vakit geçirmek için verilmiş bir metin olarak mı algılıyorlar? Bir zamanlar şiirin duygulandırması, hüzünlendirmesi beklenirken şimdi güldürmesi mi bekleniyor? Veyahut, nükteye şiirinde başvuran şairler, şiirde ciddilikten uzak mı? Bugünün şairi, neşeye mi düşkün? Şairin bakış açısı, nasıl oluyor da birden bire değişiyor? Gibi farklı sorularla nükteyi irdeleyebiliriz.
Sabahattin Kudret’e göre ‘şairlerin takınmış oldukları bu tavırlar şiiri içinde bulunduğu duygulu halden kurtarmak, onu bir akıl işi yapmak içindir. Şiiri akıl işi yapmak için, illa ki şiirde nükteye mi başvurmalıyız? Bu şart değil, fakat; sanatta bir anlayıştan başka bir anlayışa, bir zevkten başka bir zevke geçerken, çok kere bu değişiklik, kesin olarak gösterilmek istenir Bu, sanatçının bir değişikliği kendisi için de araması anlamına gelir. Belki de şiirde nükte, şiire düşünceyi sokma işidir.’5.Der.
Her toplumun, nükteye bir bakımdan ihtiyacı vardır. Her millet aynı şeye gülmez. Bir millet, bir diğerinin güldüğünü anlamasa da, o milletin yaşamında, nükte konusu olabilecek temler vardır, bunun yanında toplumların ortak tavrı, en çok çekinilen ve hayranlık duyulan şeye karşı gülmektir
Nüktenin gizli konularla, felaketlerle alay etme, ağırbaşlılığa saldırma gibi çabaları vardır. Bazen, bir insana haddini bildirme isteği de nüktenin gayretlerindendir. Nüktenin temelinde, bir şeyin aslına saldırmak değil, o şeyi tersine çevirmek duygusu yatar. Öyle ki, nükte yapılan kişi buna alınamaz, gücenemez de, burada, nükteyi yapanın ustalığından kaynaklanan bir durum vardır. Çünkü nükte, bir şaka kılıfı ile sunulmuştur. Aslında nükte, yorumlanmaya kalkıldığında özelliğini kaybeder. Daha iyi anlaşılması açısından, önemli şairlerimizden Mehmet Akif’in, bir olayını örnek verebiliriz:
Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmet Akif’i küçük düşürmeye çalışıp:
- Affedersiniz, demiş siz baytar mısınız?
Mehmet Akif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet bir yeriniz mi ağrıyordu?
Cevabını vermiş. Görüldüğü gibi nükte yapıldığı anda karşıdakinde bir şok etkisi yaratmakta, yapılan kişi ilk anda sessiz kalmakta ya da genelde bir cevap verememektedir.
Çalışmamızın başında, Garip şiiri ile sınırlandırdığımız nükte, günlük yaşantımızda da, zeki olarak bilinen şahsiyetlerce, sıkça başvurulan bir yoldur, fakat Garip şiiriyle, kendini daha da hissettirir. Orhan Veli’nin, 1937 yılında yazmış olduğu ‘İnsanlar’ şiirinde de nüktenin varlığı sezilmektedir. Şiir şöyledir:

‘Ne kadar severim o insanları!
O insanları ki renkli, silik
Dünyasında çıkartmaların
Tavuklar, tavşanlar ve köpeklerle beraber
Yaşayan insanlara benzer.’


4. Tural, Sadık; ‘ Nekre ve Nükte Kavramlarının Kültür İçindeki Yeri ve Gülmenin Sosyo- psikolojik Boyutları’, Milli Folklor Dergisi, Ankara, 1990,C.1, S.7, s. 4.
5. Aksal, Sabahattin Kudret; ‘Şiirde Nükte’ Vatan Gazetesi, İstanbul, Ekim 1954, C.14, S.4575, s. 3,
Orhan Veli burada, insanlıktan uzak kişileri anlatmak için böyle bir yol seçmiştir.
‘Toplumlar, belirli durumları yasalarla ve hukuk kurallarıyla denetler, fakat bazen öyle durumlar vardır ki, bunları yasalar ile kontrol altına alamayız. Cimri, dalgın, uyuşuk, uyumsuz, dikkatsiz, şaşkın, beceriksiz insanlar da vardır, işte insanlar bu durumlara karşı gülme mekanizması geliştirmiştir. Gülme veya gülünç bulma, sosyal bir denetim şeklidir. Kültür, koruyuculuğunu gülerek de sağlayabilir. Aynı zamanda kültürler, gülünç duruma düştüğünün farkında olmayan insanlarla alay eder. Saf, ahmak, başkasını aldatmaya çalışan, gösteriş düşkünü, bilgisiz, görgüsüz, tembel, miskin, dini yanlış yorumlayan, çaresizliğe ve ümitsizliğe düşmüş, beceriksiz veya dalgın insan tipleri ele alınır, mizahi yanlarıyla gösterilip nükteye bağlanır. Böylece egosantrikler, toplum dışı olanlar, kültür kaçkınları gülünç olmakla cezalandırılır. Bütüne benzemeyen, özel bir parçaya, elden ayrıksı olup vurdumduymaz olana da gülünür.’ 6
Nükte, çoğu zaman da karşıdakinden korktuğun ya da karşıdakini kırmak istemediğin durumlarda, önemli bir yardımcı görevi görür. İnsan, tehlikeli olacağını bilse de nükteye başvurabilir.
Nüktenin, toplumlara bir çok açıdan faydası vardır.
‘Nükte, insanlarda gevşetici bir etki bırakır. Hayatın acı yanını maskeler. Her toplumda, gerçek ciddiliğin yanında, sahte ciddilik de vardır. İşte nükte, bu sahte ciddilik maskesine bürünerek alaya alınacak zaafları, ört bas etmeye çalışılır.’7
‘Nüktenin, bir toplumda üstlendiği en önemli görevlerden biri, kendimizi, evrenin merkezi sanmamız üzerinde durmaktır. Bu gülünç yan, nükte ile vurgulanmıştır. Ayrıca nüktenin barışı ve uygarlığı kurtarma yolunda da önemli görevleri vardır. Milletlerin, kendilerini evrenin merkezinde sanma anlayışı nükte ile aşılabilecek bir durumdur.’ 8.
Öyleyse nükte için, şiirde ileriye dönük bir atılımdır ve şiirin sınırlarını genişletir diyebiliriz. Farklılaşanlar gülünç olmakla cezalandırılmış, ve kültür korunmuştur. Nükte ,dilin sıcaklığı ile şiirin okuyucu kitlesini artırmış, bir toplumda sosyo- psikolojik yönden farklı görevleri yerine getirmiştir.
Fakat, şiirin içlenmek sanatı olmadığı kadar, nükte yapma sanatı da olmadığını bilmeli, şiirde düşünmenin sadece nükte ile sağlanmadığını anlamalıyız. Nüktenin günün şartları içinde ve şimdi de şiirde başvurulacak yollardan biri olduğunu ve şiiri derinleştirdiğini de unutmamalıyız.



Pınar Akpınar







6. Tural, Sadık; a.g.e. s.5.
7. Maurois, Andre; ‘ Nükte ve Mizah’ çeviren: İhsan Akay. Varlık Dergisi, İstanbul, 1960, C. 27, S 526,s. 14.
8. . Maurois, Andre; a.g.e. s.14.

KAYNAKÇA:


1.Aksal, Sabahattin Kudret; ‘Şiirde Nükte’ Vatan Gazetesi, İstanbul, Ekim 1954, C.14, S.4575, s. 3,
2.Aktaş, Şerif; ‘1920 ve 1940 Türk Şiiri ve Antolojisi’, Akçağ Yayınları, Ankara, 2003, s. 13- 26.
3.http://t.c.diyanetisleri.gov.tr.
4.http://giyaytas@gazi.edu.tr.
5.İnal, Tuğrul; ‘ Toplumsal Değişim Sürecinde Orhan Veli’nin Şiiri’ FDE dergisi, C. 4, s.154, Ankara, 1999.
6.Maurois, Andre; ‘ Nükte ve Mizah’ çeviren: İhsan Akay. Varlık Dergisi, İstanbul, 1960, C. 27, S 526,s. 14.
7.Maurois, Andre; ‘ Nükte ve Mizah’ çeviren: İhsan Akay. Varlık Dergisi, İstanbul, 1960, C. 27, S 527 s. 13,14.
8.Tural, Sadık; ‘ Nekre ve Nükte Kavramlarının Kültür İçindeki Yeri ve Gülmenin Sosyo- psikolojik Boyutları’, Milli Folklor Dergisi, Ankara, 1990,C.1, S.7, s. 2-5.
9. Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1992 C.3, s.515.
10. Veli, Orhan; ‘ Bütün Şiirleri’ Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005, s.35.

Hiç yorum yok: