Galiba 1968 yılıydı. Köyde bir ev yapıyorduk. Rahmetli babam “ille de kıble”, diye tutturmuştu, “evin cephesi mutlaka kıbleye bakmalı...”
Halbuki arsa, cepheyi o şekilde döndürmemize fazla izin vermiyordu.
Bunu rahmetli babama anlattıktan sonra “Maksat yüreğimiz kıbleye dönük olsun, cephenin kıbleye dönük olup olmaması o kadar da önemli değil” dedim.
Sert sert, ters ters yüzüme baktı ve ne cevap verdi biliyor musunuz?
“Cephesi kıbleye dönük olmayanın yüreği kıbleye dönemez! Bu yüzden önce evi kıbleye döndürmek lazım.”
Büyüyüp Osmanlı insanını tanımaya merak sarınca, rahmetli babamın tam bir “Osmanlı” gibi düşündüğünü anladım ve ruhundan özür diledim.
Bilmiyorum ama, Osmanlı insanının çoğunun “kıble yürekli” olmasının hikmeti, belki de evlerini kıbleye dönük inşa etmeleriydi.
Her osmanlı evinin cephesi mutlaka kıbleye dönük olurdu. Yabancı konuklar namaz öncesi kıble arama, sorma zahmetine katlanmadan evin geniş cephesine dner, “Durdum kıbleye, Allahü Ekber” diye tekbir alırlardı.
Cephesi kıbleye dönük evlerde yaşayanların yürek pusulaları da kıbleyi gösterirdi.
Yavuz Bahadıroğlu’nun Biz Osmanlılıyız eserinden alıntıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder