21 Ağustos 2007 Salı

17 VE 18. YÜZYIL DİVAN ŞİİRİ
‘Eski Türk edebiyatı ya da divan edebiyatı Türkler’ in İslamiyet’i kabul etmesinin ardından, aydınların Arapça ve Farsça örnekleri verilmiş olan İslam uygarlığını esas alarak oluşturdukları, edebi geleneğin adıdır.’1
Eski edebiyatın başlangıç devri 13, 14, 15. yüzyıllara dayanmaktadır. Fakat en parlak dönemlerini 16, 17 ve 18. yüzyıllarda yaşamıştır.
17. yüzyıl Divan edebiyatına gelince, bu devirde ‘ Bir cemiyette idarî, medenî ve içtimaî hayat ileri ise edebiyat hayatı da ileridir.’ diyen edebiyat tarihçilerinin yanıldığını görürüz.’2.
Bu dönemdeki siyasî alandaki bir çok olumsuzluğa ve duraklamalara rağmen; edebiyat hayatı gelişimini sürdürmüştür.
‘Dış dünya ile çok fazla iç içe olmayan divan edebiyatında, sosyal hayattaki sarsıntı ve çöküntülerin hissedilmesi için uzun bir zaman gerekmektedir.’3.
‘Divan edebiyatının en verimli ve parlak dönemleri olan 17. yüzyıl edebiyatı daha önceki yüzyıllara göre teknik, ahenk ve zariflik bakımından biraz daha oturmuş ve güzelleşmiştir.’ 4.
‘17 yüzyıl şairleri devam eden geleneksel şiirlerden usanmışlar, farklı bir sesin peşine düşmüşlerdir. Üslupta bir değişme ve yenilenme ortaya çıkmıştır.5.
Yüzyılın ilk yıllarında edebiyat üstünlüğünü korumaktadır. Edebî eser ve türlerin çok olduğu gözlemlenir. Bu ürünler önceki dönemlerde verilen eserleri aşacak niteliktedir.
17. yüzyıl şiiri daha önceki yüzyıllara bakarak, daha olgunlaşmış bir yapıya sahiptir.
‘17. yüzyıla kadar Türk şairlerinin önündeki mükemmel örnekler, Klasik İran edebiyatı ürünleriydi. Artık bu yüzyıl için İranlı meslektaşlar ideal örnekler değil; mukayese unsuru olmuştur. Hatta çoğu şair, onları geçtiği iddiasındadır.’6. Gerçekten de dönemde verilen ürünler ve yetişen şairler İran edebiyatını geride bırakacak niteliktedir. Ayrıca şairler kendi edebiyat dünyamızdan Bakî, Fuzûlî, Zatî gibi üstatları örnek almışlardır.
Bu devir de ‘Sebk-i Hindi’ adı verilen bir edebî cereyan edebiyatımız üzerinde etkili olmuştur. Bununla birlikte bir de ‘Hikemi Tarz’ adı verilen bir üslupla şiir yazma anlayışı da ortaya çıkmıştır.
‘Bu dönemde şiir sanatı Türkçe söyleyiş bakımından hayli yerli ve millî bir istikamet almış bulunmaktadır.’7 Dönemde sadeleşme ve mahallileşme hareketleri başlamıştır.
Yüzyılın ikinci yarısında edebiyatta bir durgunluk bir yavaşlama hareketi göze çarpmaktadır. Yüzyıl sonlarında doğru da sosyal hayattaki bir takım aksamalar edebiyata yansımaya başlamış, sonunda edebiyatta da etkisini göstermiştir. 18. yüzyılda andığımız Lale Devrine kadar da adından bahsedilecek ölçüde büyük şair yetişmemiştir.
‘Bu yüzyıl edebiyatı şairlerin gerçeklerden kaçarak içe kapandığını ve tasavvufa sığındığını, bir kısmının da hiciv ve hezel alanına doğru kaydığını, ağza alınamayacak derecede kaba küfürlerle dolu örnekler verdiğini görüyoruz.’8
Dönemin temsilcilerinden Nef’ i kasideye bir canlılık getirmiş ve kasideleriyle dönemde önemli bir şairdir.
Gazel sahasında Şeyhülislam Yahya, Bahaî, Neşâtî, Nailî önemli isimlerdir.
Mesnevi’de Nabî, Nevizâde Atayi önemli şahsiyetlerdir.
‘18. yüzyıl edebiyatı ise, Türk dünyasında karmaşıklıkların yaşandığı, çözülmelerle dolu bir yüzyıldır.’9
‘Lale Devri dönemde önemli bir dönüm noktası olmuş, devlet içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın çaresini eski görkemli günlere dönmekte bulmuştur. Bu anlayışla da birlikte edebiyatımızda bir batıya yönelme isteği doğmuştur.’10
Lale devrinin etkisiyle başlayan zevk ve eğlenceye düşkünlük dönemde eğlence mekanlarını ön plana çıkarmış, devrin edebiyatçılarının bir kısmı da bu yerlerden eserlerinde sıkça bahsetmişlerdir. Toplumdaki bu değişim isteği her alanda kendini göstermiştir.
Dönemde klasik üslup karmaşık bir üslup karmaşık bir nitelik kazanmıştır.
‘Divan edebiyatı, bu asırda klasik devrin son dönemini yaşar. Dönemde anlamdan ziyade sese önem veren, açık, tabî, zarif bir söyleyişe dayanan üslup içinde kalmakla birlikte; ses yerine anlamı ön plana çıkaran hikemî, didaktik üslup; girift, yeni mazmunlarla dolu muğlak, tasannulu söyleyişe dayanan bedî uslüp (sebk-i hindi ) ve konuşma diline ait değişlerle yüklü külfetsiz, açık bir söyleyişe yaslanan, mahalli, folklorik üslup dönemin belirgin çizgilerini oluşturur.’11
Zaten 17. asırda şiirimiz Safeviler’ in ağır baskısından bunalmış ve Hint üslubuna yönelmeye başlamıştır.
18. asırda mahalli duyarlılığın ön plana çıkmasıyla, klasik estetik önemini yitirmeye başlamıştır.
Bu gelişmelere ve değişikliklere rağmen edebiyat hayatı, olgunluğunu sürdürmeye devam etmiştir.
Bu asır kaynaklarda, şiir ve şair asrı diye geçmektedir. Dönemdeki şair kadrosuna baktığımızda da bir zenginlik göze çarpar. Fakat kaliteli ve nitelikli şair azdır. Dönemde dikkat çeken başka bir özellik de kadın şairlerin ön plana çıkmasıdır.
‘Şairlerde ve şiirlerde bir yenilik arzusu başlamış, klasik estetiğin katı kurallarında çözülmeler olmuştur.’12. ‘Yeni ve orijinal benzetmeler, alışılmadık mazmunlarda ciddi bir artış görülür. Fakat yine de asır edebiyatı taklit aşamasında kalmıştır.’13.
‘Yine bu dönemde, mahalli ve günlük konular şiire daha çok girmiş, edebi ürünlerde yerlileşme görülmüştür. Edebiyatın halka yaklaştığını, şarkıların rağbet gördüğünü, atasözü, deyimler ve günlük konuşma dilinin şiire girdiğini görürüz.’14.
Yüzyılda edebiyat ve sanat merkezi İstanbul olmuştur. Dönemde sosyal tenkit ve hiciv ağırlıklı olan konulardır.
‘Dönemde şairlerin çoğu faklı bir sanat gücü ortaya koyamamış, Nedim ve Şeyh Galip dışında usta şair yetişmemiştir.’15.

Gazel, asırda en çok rağbet gören türdür. Başta Nedim ve Şeyh Galip olmak üzere, Raşid, Nahifi, Kami, Sami, Neyli, Çelebizade Asım, İzzet Ali Paşa, Sümbülzade Vehbi gibi isimler gazel yazmışlardır.
Musammatlar, şarkılar devirde rağbet görmüştür. Nedim, Galip, Nazim, Vahid gibi şairler bu alanda örnekler vermişlerdir.
17. ve18. asrın belli başlı özellikleri bunlardır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, onuncu sınıf müfredat kitabında üçüncü ünitede işlenen konu, ‘15. yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı Edebiyatı, A. Çoşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinlerden Şiir 1. Divan Şiiri( gazel, kaside,rubai, musammatlar, şarkı murabba, terkib-i bend…)’ başlığı adı altında geçmektedir.
Divan şiirinin özelliklerini öğrenciye kavratmak için anlaşılması kolay, ve her türe ait birkaç metin verilmiştir. Bunların dışında divan şiiriyle, halk edebiyatı dönemine ait, ve cumhuriyet dönemine ait metinler verilmiş, öğrencilerin bu metinler arasındaki farkı kavramasına çalışılmıştır.
Metinlerle ilgili olarak da öğrenci: Ritmin hangi öğelerle sağlandığını, divan şiirinin hangi ölçüyle yazıldığını, şiirin beyitlerle kendi içinde anlamlı olduğunu, şiirlerin yazılmasında etkili olan zihniyetin ne olduğunu, nazım türlerini ve özelliklerinin neler olduğunu öğrenir, bunun yanında şiirdeki imgeler ve edebi sanatlar, şiirin yapı özelliği, imparatorlukla şiirin oluşması arasındaki zihniyeti, divan şiirinin kendine özgü zevkini de kavrar.
Metinler yoluyla bunları öğrendikten sonra, öğrenci Divan şiirinde ses, dil, yapı, güzellik gibi konularda bir yazı kaleme alabilmedir.
Bence bu öğretme yöntemi sadece görsel öğrencilere yöneliktir. İşitsel öğrenciler de dikkate alınmalı, anlatılan şiir hangi konu ile ilgiliyse onunla ilgili sesler dinletilmelidir. Aynı zamanda görsel öğrenciye de hitap etmesi açısından bir slayt gösterisiyle ve resimlerle ders zenginleştirilmelidir. Fakat bu da yeterli olmayacaktır, kinestetik öğrencilerin de konuyu anlaması için sınıfta bir piyes hazırlanmalıdır.






1. Aksoyak İsmail, İsen Mustafa, Macit Muhsin, Kılıç Filiz, Horata Osman; ‘Eski Türk Edebiyatı El Kitabı’, Grafiker Yayıncılık, Ankara, 2005, 3. Baskı, s.59.
2. Banarlı, Nihat Sami; ‘ Resimli Türk Edebiyatı Tarihi’, İstanbul, yı*?, C. 2, s. 649
3. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.113.
4. Banarlı, Nihat Sami; a.g.e. s. 651.
5. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.114.
6. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.114.
7. Banarlı, Nihat Sami; a.g.e. s. 651.
8. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.113.
9.Mengi, Mine; ‘ Eski Türk Edebiyatı Tarihi’, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000, 6. baskı, s. 206.
10. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.113
11. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.145.
12. Aksoyak İsmail, vd., a.g.e. s.145.
13. Mengi, Mine, a.g.e. s.20
14Mengi, Mine, a.g.e. s.206

KAYNAKÇA



· Aksoyak İsmail, İsen Mustafa, Macit Muhsin, Kılıç Filiz, Horata Osman; ‘Eski Türk Edebiyatı El Kitabı’, Grafiker Yayıncılık, Ankara, 2005, 3. Baskı, s.59,112- 137.

· Banarlı, Nihat Sami; ‘ Resimli Türk Edebiyatı Tarihi’, İstanbul, yı*?, C. 2, s. 649- 668; 765-770.

· Mengi, Mine; ‘ Eski Türk Edebiyatı Tarihi’, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000, 6. baskı, s. 178- 227.



Ders ile ilgili bilgiler için, Milli Eğitim Bakanlığı lise ders müfredatı kitabından yararlanılmıştır.






PINAR AKPINAR

1 yorum:

ihsanSchool dedi ki...

merak ediyorum bu yazıların sahibi acaba kim?? uzun zaman önce eklenmişler ve ciddi emek verilerek yazılmış yazılar.. kaynakları ve dipnotları da tek tek gösterilmiş... internette yazıların bir aramasını yapmayı da denedim ama sonuç çıkmadı.. yani bir tek bu sayfada var. yazıların altında da pınar akpınar adı geçiyor... eeee kimdir bu pınar akpınar? onu da aradım... facebookta var, linkedinde var başka bir sürü sayfada bir sürü pınar akpınar var hatta foçada bir eczacı ve bilkentte asistan olan bile var...


bilmiyorum bu ufacık yazı uzun zaman önce kullanılmış blogun kenarında köşesinde duruken birilerinin dikkatini çeker mi ama ben bu kişinin kim olduğunu merak ediyorum. yazılar internette mi yayınlanmıştır, yoksa bir dergide çıkmış mıdır? kaynak göstermek istiyorum ama kaynağı nasıl vereceğimi bilemiyorum..

eğer bu yoruma yanıt verirseniz otomatik olarak mailime haber gelecek ama adres bırakabileceğim başka bir yer de yok..

beklemedeyim, bir ihtimal okursunuz diye..